Akupunktur Tedavisi Nedir?

Öyle ki Çin’de bazı ameliyatlar sırasında anestezi yerine akupunkturun kullanılması bu tekniğin gücünü ortaya koyuyor. Her ne kadar bir hastayı akupunktur iğneleri kullanarak ameliyat etmek uç bir yaklaşım gibi görünse de, tüm dünyada milyonlarca insan kronik ağrı, yüksek tansiyon, mide bulantısı ve obezite gibi pek çok sağlık sorunu için akupunktura başvuruyor.

Çin, Japonya, Kore gibi birçok Uzak Doğu ülkesinde binlerce yıldır kullanılan bu tekniğin günümüze kadar varlığını sürdürmesi bir tesadüf değil. Akupunktur hala var, çünkü işe yarıyor! Çin’deki bazı hastaneler, tüm dünyaya örnek olması gerektiğini düşündüğüm bir yaklaşım sergiliyorlar. Hastaya hem kimyasal tıp hem de geleneksel tıp alternatifleri sunuluyor ve seçim hastaya bırakılıyor. Bazı durumlarda hasta, kullandığı ilacın olumsuz yan etkilerine maruz kaldığında, doz azaltılarak tedavi akupunktur ile destekleniyor.

Ardında Yatan Felsefe

Kitaplarımda, televizyon programlarımda hep altını çizdiğim bir şey var: Kimyasal tıbbın düştüğü en büyük hatalardan biri vücudu bir bütün olarak değil, bölüm bölüm ele almasıdır. Depresyonu ele alalım; siz beyin kimyasını düzeltmeye çalışırsınız ama aslında sorun bağırsak florasındaki dengesizliktir.  Sistemin birbiriyle iç içe geçmiş birçok mekanizmadan oluştuğu, bu mekanizmalardan herhangi birindeki bir aksaklığın bütünü etkileyeceği maalesef göz ardı edilir.
Kimyasal tıbbın aksine Geleneksel Çin Tıbbı vücudu bir bütün, her şeyin birbiriyle etkileşim içinde olduğu komplike bir sistem olarak görür.  Öğretinin temelinde bu biyolojik sistemdeki herhangi bir dengesizliğin hastalıklara neden olduğu anlayışı yatar. Eğer vücudun bozulan dengesi yeniden yaratılmazsa kronik hastalıklara doğru giden yolculuk kaçınılmaz olur. Akupunktur öğretisine göre vücutta meridyen adı verilen 14 ana enerji noktası bulunur ve Chi adı verilen bir enerji tüm iç organlar ve her hücrelerde, dolayısıyla da tüm vücutta ve meridyenler arasında dolaşır. Chi yaşam enerjisi, yani bizi canlı tutan güçtür. Sağlıklı bir yaşamın temel koşulu ise bu enerjinin dengeli bir şekilde, hiçbir kesintiye uğramadan tüm vücutta akıp durmasıyla mümkündür.
Elimizde, Geleneksel Çin Tıbbında akupunkturun tarihinin 2500 yıl öncelerine uzandığına dair belgeler mevcut. Ancak ilginç olan bu kadim tedavinin sadece Uzak Doğu ile sınırlı kalmadığını,  Antik Mısırlılar, Persler ve Avrupa’nın bazı bölgelerindeki uygarlıklarda da uygulanan bir işlem olduğunu gösteren arkeolojik bulgular olması.

 Akupunktur Nasıl Etki Ediyor?

İşe yaradığına dair ardında binlerce yıllık bir tarih ve onca kanıt olmasına rağmen, tıp bugün olduğu yere gelinceye kadar söz konusu tedavinin tam olarak nasıl etki ettiği bilinmiyordu. Bugün artık akupunkturun merkezi sinir sistemini uyararak, vücudun biyolojik süreçlerini etkileyen doğal kimyasallar salgılamasını sağladığını gösteren birçok çalışma mevcut. 2003 yılında World Health Organization /WHO (Dünya Sağlık Örgütü) akupunkturla ilgili kapsamlı bir çalışmaya imza attı. Aşağıda yer alan ve daha önce akupunktur üstüne yapılmış klinik araştırmaların incelenmesi ile elde edilen sonuçlar akupunkturun etki mekanizmasını daha iyi anlamamızı sağlıyor.

• Akupunktur elekromanyetik sinyalleri uyararak, bağışıklık sistemi hücrelerinin ve ağrı giderici kimyasalların salınımını artırıyor.
• Beynin acı ile ilişkilendirilen bölümündeki, yani limbik sistemdeki aktiviteyi azaltarak ağrı ve acı kontrolü sağlıyor.
• Vücutta birçok mekanizmayı kontrol eden hipotalamus ile hipofiz bezini uyararak etki ediyor.
• Nörotransmitter ve nörohormonların salınımını etkileyerek beyin kimyasında olumlu değişimlere neden oluyor.

Akupunktur ve Limbik Sistem

Akupunkturun ağrı kesicisi özelliğinin, limbik sistem üstündeki etkisi ile yakından ilgili olduğunu biraz önce belirttim. Ama limbik sistemin tek özelliği, beynin ağrı ile ilişkilendirilen bölüm olması değil. Bugün, limbik sistem hakkında tüm bildiklerimiz akupunkturun önemini gözler önüne seriyor. Duygular, öğrenme, hafıza hepsi beyindeki bu sistem tarafından kontrol edilir. Gelen uyarılara verdiğiniz mutluluk, neşe, huzursuzluk, endişe, üzüntü, endişe ya da saldırganlık gibi duygusal tepkilerin kaynağı burasıdır. Yeme ve içme isteği de yine limbik sistemi tarafından kontrol edilir. Akupunkturun zayıflama tedavilerinde bu kadar etkili olmasının nedeni işte bu.  Akupunkturun sigara bırakma, alkol bağımlılığı gibi problemlerde de etkin bir şekilde kullanılmasının ardında, bağımlılıkların yine beynin bu bölümüyle, yani limbik sistemle yakından ilişkili olmasından kaynaklanıyor.

Görüldüğü üzere, binlerce yıllık bir tarihi olan bu tedavinin günümüze kadar uzanmasının ardında son derece bilimsel bir gerçek yatıyor. Tabii ki, beyinde böyle bir merkezin varlığı 2000 yıl önce bilinmiyordu, ama akupunktur tedavisinin işe yaradığı aşikârdı. Fitoterapi bilimi de, kimyasal tıbbın ‘kocakarı ilacı’ olarak damgaladığı bitkilerin içinde hangi aktif maddelerin olduğunu, bunların hastalığın tedavisinde nasıl etki ettiğini araştırır ve nesilden nesile aktarılan bilginin bilimsel açıklamasını yapar. Her zaman söylüyorum: Akupunktur gibi, fitoterapi gibi arkasına insanlık tarihini almış şifa öğretileri sağlığımızı korumak adına son derece değerli araçlardır.

Bunları da beğenebilirsin